Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Erzurum’a gelişinin 102’inci yıldönümü kentte törenlerle kutlandı. İstanbulkapı’da başlayan ve Havuzbaşı’nda devam eden törene Erzurum Valisi Okay Memiş, 9. Kolordu Komutanı Tümgeneral Erhan Uzun, Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, yargı üyeleri, askeri erkân ve kurum amirleri katıldı. Atatürk Anıtı’na çelenk sunumu, saygı duruşu ve akabinde okunan İstiklal Marşı ile devam eden törende Başkan Sekmen, günün anlam ve önemini ifade etti. Sekmen, konuşmasında şu görüşlere yer verdi: “Bugün, bundan tam 102 yıl önce yurdumuzun, hemen her yerinde İtilaf Devletleri ile onların taşeronlarının giriştiği işgal faaliyetlerine Aziz Milletimizin bağımsızlık ve hürriyet aşkı ile ‘dur’ dediği gündür. Bugün, Rus işgalleri ve Ermenilerin yaptığı mezalimi yaşamış, işkence ve soykırımın en acısına katlanmış, Müslüman-Türk yurdu Erzurum’un aziz vatanımızın bölünmez bütünlüğü uğruna en milli ve en ulvi mücadeleyi başlattığı gündür. Bugün, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basmak suretiyle başlattığı Milli Kurtuluş Savaşı’nın ve ilkelerinin ulusal boyuta taşındığı Kongre için Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın, Erzurum’a geldiği gündür. 3 Temmuz, Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Dadaşlarla birlikte yola çıktığı ve çok sevdiği askerlik görevinden istifa ederek sine-i millete dönüşünün ilk adımıdır. Yine bugün, Mustafa Kemal Paşa’nın hemşehrileri Dadaşlarla birlikte milli sınırlar içerisinde vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünün şiar olarak kabul edilip, manda ve himayenin asla kabul edilemeyeceğinin tüm dünyaya ilan edildiği Erzurum Kongresi’nin hazırlıklarına başlanıldığı gündür”
“ERZURUM VATAN, VATAN DA ERZURUM DEMEKTİR”
“Erzurum, coğrafi ve stratejik konumu itibariyle, tarih boyunca sürekli savaşlara ve işgallere maruz kalmış kadim bir Müslüman-Türk yurdudur. Bu cennet vatan beldesi, Anadolu’yu Kafkasya ve Orta-Doğu’ya bağlayan bir geçiş noktası ve aynı zamanda birçok farklı medeniyete ev sahipliği yapan kale şehridir” diyen Başkan Sekmen, şöyle devam etti: “Vatan şehri Erzurum insanının cesur, mert, gözü kara, fedakâr, vatanperver, azimkâr ve milli meselelerde son derece duyarlı bir özellikte oluşu da göz ardı edilmemesi gerek önemli bir husustur. Öyle ki; İzmir’in 15 Mayıs 1919’da Yunanlılar tarafından hukuksuz bir şekilde işgal edilmesini müteakiben Anadolu’nun birçok yerinden yükselen en büyük kitlesel tepkiyi,
18 Mayıs 1919’da Erzurum ahalisinin ortaya koymuş olması, bunun en bariz göstergelerindendir. Kısa süre içerisinde herhangi bir çağrı olmaksızın bir araya gelen Erzurumlular, hınca hınç doldurdukları eski hükümet meydanında emperyalistlere ve işgalcilere karşı adeta meydan okumuşlardır. Dönemin Belediye Başkanı Zakir Bey’in; İtilaf Devletleri’nin İstanbul temsilcileri ile ABD Başkanı Wilson’a gönderdiği ders niteliğindeki telgraf ise, Erzurum’un ve Erzurum halkının hürriyet ve bağımsızlığına ne kadar düşkün olduğunun diğer somut kanıtlarından birisidir. Zakir Bey, gönderdiği telgrafta şu ifadelere yer vermiştir: ‘İşgal güçlerine göre; Müslüman olmaktan başka bir suçu olmayan Türk, yok edilmek istenmektedir. Biz, sonucu ne olursa olsun İzmir’in yanındayız ve toprağımızın başındayız. Ölümü şimdiden seçtik, haberiniz olsun!..’ İşte milletin birlik ve beraberliğini tam anlamıyla ifade ediyor olması açısından Erzurum’da sergilenen bu duruş, Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı daha da cesaretlendirmiş ve Samsun’a ayak basışından sonra Havza ve Amasya’da yürüttüğü çalışmaların daha etkilisini istifade edebilmek için yönünü Erzurum’a çevirmiştir.”
MİLLİ MÜCADELE DAVASININ TARİHİ SEYRİ
Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, konuşmasında milli mücadele davasını şöyle anlattı: “Mustafa Kemal Paşa, o sıralarda 15. Kolordu Komutanı olarak Erzurum’da bulunan Kazım Karabekir Paşa’nın da destekleriyle 1919 yılı Temmuz ayı başında Sivas üzerinden hareketle Erzurum’a doğru yola çıkmıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın Erzurum’a geldiği 3 Temmuz 1919’da, Ilıca’da karşılaştığı Mezararkalı Mevlüt Ağa, tarihe altın harflerle geçecek o ifadelerle bu yiğit şehrin vatan sevdasını tasvir etmiştir. Mevlüt Ağa’nın,
‘Duydum ki, Erzurum’u Ermenilere vereceklermiş… Hele geldim bakayım ki, kimin malını kime veriyor bunlar!” şeklindeki sözleri, Mustafa Kemal Paşa’ya bundan 102 yıl önce bugün “Bu milletle neler yapılmaz ki!’ dedirtmiştir. Nitekim öyle de olmuştur. Bağımsızlık davasına inanmış yüce Türk milletinin başlattığı Milli Mücadele davası, önce 23 Temmuz-7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum’da düzenlenen kongre kararlarına, ardından 4-7 Eylül 1919 tarihlerinde gerçekleştirilen Erzurum Kongresi kararlarının aynen kabul edildiği Sivas Kongresi kararlarına ve 23 Nisan 1920 tarihinde açılan Gazi ve kahraman unvanlarının müesseseleştiği Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kürsüsüne sonunda da ordu-millet bütünleşmesinin dünyadaki en güzel örneklerinin destansı mücadelelerle sergilendiği cephelere taşınarak,
milli egemenliğe dayalı, bağımsız yeni bir Türk devletinin temelleri atılmıştır. İşte bu yüzden Erzurum demek; Türkiye Cumhuriyeti demek, Türkiye Cumhuriyeti demek de Erzurum demektir.”
“ERZURUM; BAĞIMSIZLIK VE HÜRRİYET AŞKININ EN GÜZİDE TARİFİDİR”
Başkan Mehmet Sekmen, “Erzurum, milli ruh ve iradenin sembolü, bağımsızlık ve hürriyet aşkının en güzide tarifidir” kaydını düştü. Sekmen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın ‘Erzurum’da gördüğüm içtenlik, mertlik, gönülden bağlılık, benim memleketi kurtarmak için her türlü özveriyi yapmam konusundaki azim ve gücümü arttırmıştı’ şeklindeki sözleri de Erzurum’un ve Vatanperver Erzurumlu’nun Milli Mücadele tarihindeki yerini açıkça ortaya koymaktadır. Mustafa Kemal Paşa’nın siyasi hayatında Erzurum’un yeri şüphesiz çok büyük ve önemli olmuştur. Gazi Paşa, Nutuk’ta Erzurum ve Erzurum ahalisi hakkında şu ifadelere yer vermiştir: ‘Çok sevdiğim askerlik görevimden ayrıldıktan sonra bütün Erzurum halkının ve Vilâyât-ı Şarkiyye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Erzurum şubesinin bana karşı pek açık olarak gösterdikleri güven ve yakınlığın ben de bıraktığı unutulmaz hatırayı açıkça belirtmeyi görev sayarım. Cemiyetin Erzurum şubesinden aldığım 10 Temmuz 1919 tarihli yazıda cemiyetin başına geçerek başkanlığını kabul etmemi teklif ediyorlar, birlikte çalışmak üzere seçtikleri beş kişinin adlarını bildiriyorlardı. Bu beş kişi Raif Efendi, Emekli Binbaşı Süleyman Bey, Emekli Binbaşı Kazım Bey, Albayrak Gazetesi Müdürü Süleyman Necati Bey, Dursunbeyzade Cevat Beyler idi.’ Erzurum ahalisi, Mustafa Kemal Paşa’ya 27 Ağustos 1919 tarihinde de şehrin fahri hemşehriliği payesini vermiş ve Kasım 1919 tarihinde yapılan seçimlerde Son Osmanlı Mebuslar Meclisi’ne de Erzurum mebusu olarak seçmiştir.
Mustafa Kemal Paşa, Erzurum’da gördüğü ilgi ve alakayı 1924 sonbaharı gezilerinde Erzurum’a ikinci kez giderek halka yaptığı konuşmalarında şöyle anlatmıştır: ‘Benim buraya gelişim, bütün milletin ateşten bir çember içine alınmış olduğu bir zamana rastladı. Bütün millet bu çemberin içinden nasıl çıkacağını düşünüyordu. Memleketin batısı düşman işgaline terk edilmiş ve oradaki halk silaha sarılmış, buranın ahalisi ise memleketin felaketten kurtulması için ayağa kalkmış bir durumdaydı. Ben işte böyle bir zamanda Erzurum’a geldim. Burada gördüğüm içtenlik, mertlik, gönülden bağlılık, benim memleketi kurtarmak için her türlü özveriyi yapmam konusundaki azim ve gücümü artırmıştı.’ Bu vesileyle sözlerime son verirken başta Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk, onun silah arkadaşları, Doğu’nun Muzaffer Kumandanı Kazım Karabekir Paşa ve aziz vatanımız uğruna canlarını seve seve feda eden tüm şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.” Konuşmanın ardından şiirler okundu, halk oyunları ve mehteran ekibi gösteri yaptı. Öte yandan buradaki törenin ardından Vali Memiş, Başkan Sekmen ve beraberindekiler, Atatürk Evi’ni gezdi.