ALTIN
 
DOLAR
 
STERLİN
EURO
 

Kıymetli okuyucularım.

"Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendi" (Hucurat, 49/12)

Yüce Allah gıybetin çirkinliğini belirtmek için onu ölü eti yemeğe benzetmiştir. Ölen kişi etinin yendiğinin farkında olmaz. Gıybet edilen o anda, gıybet edenin söylediklerini bilmez. Bu benzetmede insanın şeref ve namusunun eti gibi haram olduğuna işaret vardır.

Ölü eti insana iğrenç gelir. Hele insan ölüsünün etini yemek daha iğrençtir. Ölen insan kendi kardeşi olursa onun etini yemek daha  iğrenç olur. Yüce Allah mü'mini gıybetten sakındırmak için gıybeti ölü eti yemek gibi olduğunu belirtmiştir.

  

Zan:

Sebepsiz yere birini suçlamak, delilsiz olarak birinin herhangi bir kötü iş yaptığını sanmaktır. İnsanlar hakkında kötü düşünce beslemek, başkasını kötü sanmak, zanna göre başkasının kötülüğüne hükmetmektir.  

"Kötü zanda bulundunuz böylece helaki hakkeden bir toplum oldunuz." 

"İnsanları diliyle çekiştiren, kaş ve gözüyle çekiştirip alay eden kişiye yazıklar olsun" (Hümeze, 104/1)

Hümeze: İnsanların şahsiyet ve namuslarına dil uzatmak, onlarla alay ederek incitmektir. Birinin namus, nesep ve haysiyetiyle oynayıp, insanları incitmeyi kötü kınamayı adet edinmiş kovucu kimseye bu ad verilmiştir.

Lümeze: İnsanlara kulp takmak, kaş-göz işaretleriyle birini başkalarına göstererek hakir görmektir. İbn Abbas'a göre Hümeze gıybet eden; Lümeze ise kulp takan, taşlayan demektir. 

 

  Hz. Ebû Hüreyre (r.a) anlatıyor: "Rasulullah (sav) buyurdular ki: "Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz?""Allah ve Resulü daha iyi bilir!" dediler. Bunun üzerine:"Birinizin, kardeşini hoşlanmayacağı şeyle anmasıdır!" açıklamasını yaptı. Orada bulunan bir adam: "Ya benim söylediğim onda varsa, (Bu da mı gıybettir?)"dedi. Aleyhissalâtu vesselâm: "Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış oldun. Eğer söylediğin onda yoksa bir de bühtanda (iftirada) bulundun demektir." 

Başkalarına kardeşinin ayıplarını anlatmak onun hoşuna gitmeyecek şeyleri söylemek demek olduğundan, ancak dil ile söylemek haram olmuştur. Kaş-göz işareti yapmak, imâ, işaret ve yazı gibi gıybet anlamı ifade eden her hareket de gıybettendir. Meselâ elle birisinin uzun veya kısa boyluluğuna işaret etmek, bir şahsın ayıpları hakkında yazı yazmak gıybettir.

Gıybet, birkaç şekilde yapılır.

1- Dil ile gıybet: Bir kimsenin kusur ve noksanını söylemekle olur. Meselâ; Falanca  sıskadır, gururludur-kibirlidir, işinde beceriksizdir, demek suretiyle kötülemeyi kasd etmek.

2- Göz, el ve işaretle gıybet: Bir kimsenin kötülenmesinde bu organları kullanmak. Meselâ; el ile kısalığını göstermek, topal topal yürümek ve gözünü şaşı etmek.

3- Kalb ile gıybet: Gözüyle görmediği, kulağıyla duymadığı ve kesin olarak bilmediği bir kimse hakkında kötü zan beslemek.

Gıybeti tasdik etmek de gıybettir.

Gıybet yapılan yerde susan kişi gıybete ortak olmuş olur. 

İbnu Ömer (r.a) anlatıyor: "Rasulullah (a.s)  buyurdular ki: "Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu tehlikede yalnız bırakmaz. Kim, kardeşinin ihtiyacını görürse Allah da onun ihtiyacını görür. Kim bir müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, Allah da o sebeple onu Kıyamet gününün sıkıntısından kurtarır. Kim bir müslümanın ayıbını kusurunu  örterse, Allah da onu kıyamet günü örter." 

İslam'da Kardeşlik Esastır, Gıybet Yoktur

 

"Müminler ancak kardeştir. İhtilaf ettikleri zaman, iki kardeşinizin arasını düzeltin; ve sakının ki, merhamet olunasınız" (el-Hucurat, 49/10)

 Gıybet kanser gibidir, girdiği vücût iflah olmaz, kurtulmaz.  
Gıybet edene sus diyene yüz şehîd sevâbı vardır.      

Zan, zıt anlamlı bir kelime olup sanmak, sezmek ve itham etmek anlamına geldiği gibi bilmek ve itaat etmek anlamına da gelir. Bu itibarla zannın bazısı günah sayılmıştır: “Ey mü’minler! Zannın bir çoğundan sakının. Çünkü zannın bazısı günahtır.” (Hucûrât, 49/12)

Bu anlamda zan, iyice bilmeden tahmine göre konuşmak, fikir yürütmek ve bilgi vermektir ki tahlil ettiğimiz âyet, bu tür zandan müminleri men etmektedir. Çünkü bu tür zanda yalan ve iftira vardır.

 

“Ey mü’minler! Size fâsık biri bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeyerek bir topluluğa karşı kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz." (Hucûrât, 49/6) 

Peygamberimiz (a.s.), "Hüsnü zan güzel ibadetlerden biridir" 

Gıybetin sebepleri:

1. İntikam duygusunu tatmin,

2. Arkadaşlara muvafakat,

3. Gösteriş ve büyüklük; başkalarını küçültme, kendini büyütme,

4. Kıskançlık,

5. Hoşça vakit geçirmek, güldürmek için başkalarının ayıp ve kusurlarının ortaya serilmesi,

6. Küçük düşürmek için alay 

Gıybetten korunmak için kişinin öncelikle kendi kusurlarıyla uğraşması gerekir. Şuralarda gıybet câizdir:

1) Haksızlık karşısında: "Hak sahibinin söz hakkı vardır" 

2) Fetva istemede: Utbe kızı Hind, Rasulullah’a gelerek kocası Ebû Süfyan'ı cimriliğiyle, çok az nafaka bırakmasıyla çekiştirmiş ve kocasının malından haberi olmadan alıp alamayacağını sormuştu. Allah Rasulü de "Sana ve çocuğuna yetecek miktarda, iyilikle al" buyurdu.

3) Bir kimseyi kötülükten menetmek:

4) Kişiyi meşhur olan lakabıyla anmak.

5) Kişinin fısk-u fücûrunu alenen yapması, yaptıklarından dolayı gurur duyması, yaptıklarının söylenmesinden dolayı üzüntü duymamasıdır. Yaptıklarıyla övünmesi yüzünden onları anmak gıybet sayılmaz.

Dedikodu

Koğuculuk konusunun bir uzantısı da, yıpratma, gözden düşürme, amaçlı dedikodudur. Koğuculuğun ileri boyutu ve en yıkıcı belirtisidir.

İnsanların yayılmasını ve bir başkası tarafından duyulmasını istemediği şeyleri başkasına aktarmak, düşmanlık duygularının gelişmesine zemin hazırlamaktır.

Koğucu kişide; gıybet, ihanet, nifak ve fesatçılık gibi kötü ahlaki özellikler de bulunur. Yüce Allah şöyle buyuruyor:

10- "Şunların hiçbirine boyun eğme: Yemin edip duran aşağılık, 11- Daima kusur arayıp kınayan, hep lâf götürüp getiren, 12- Hayra engel olan, saldırgan, günahkâr, 13- Kaba ve haşin, sonra da kötülükle damgalı,"  (Kalem, 68/10)

 İbnu Abbas r.a anlatıyor: "Rasulullah (a.s) (bir gün) iki kabre uğradı ve:

"(Bunlarda yatanlar) azab çekiyorlar. Azabları da büyük bir günahtan değil" buyurdular. Sonra sözlerine şöyle devam ettiler:

"Evet! Biri, nemime’de (laf getirip götürmede) bulunurdu. Diğeri de idrar sıçramasına karşı korunmazdı." Aleyhissalâtu vesselâm sonra yaş bir hurma dalı istedi, ikiye böldü. Birini birinin üzerine dikti, birini de öbürünün üzerine dikti. Sonra da:

"Belki bunlar yaş kaldıkça azapları hafifler!" buyurdular." 

Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona (ihânet etmez), zulmetmez, onu mahrum bırakmaz, onu tahkîr etmez. Kişiye şer olarak, müslüman kardeşini tahkir etmesi yeterlidir. Her müslümanın malı, kanı ve ırzı diğer müslümana haramdır.

Allah sizin suretlerinize ve kalıplarınıza bakmaz, fakat kalplerinize ve amellerinize bakar.

 

Gıybetin keffâreti, Allah'tan mağfiret dilemek, pişman olmak ve gıybet edilen şahıstan bizzat helâllik almakla olur. Affetmezse bile, onu övmeli, ona yalvarmalı ve onun gönlünü almalıdır.

Gıybeti dinleyen de, bu günahta gıybet edene ortak olmuş olur. Bu bakımdan gıybet eden münasip bir şekilde susturulmalıdır. 

Gıybetçinin Kurtuluşu

Gıybetçinin günâhtan kurtulması için pişmanlık duyması, tövbe etmesi, gıybetini yaptığı kimse ile helâlleşmesi gerekir. 

Yüce Rabbim bizleri ihlaslı kullarından eylesin.Tüm islam aleminin huzurlu yaşamasını nasip etsin.Bizleri gafletten kurtarsın.

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.